İslam Ticaret Hukuku ve Temel Detayları

Bankalardan çekilen paranın faizi nasıl oluyor?
Finans kurumlarının işlemleri neden faiz olmuyor?

Cevap;

Faizli bankalar faiz üzerine çalıştıklarından onlardan kredi çekmek faizi kabul edip ödemek demektir. Çünki banka size direk parayı veriyor. Sonra üzerine faiz işletiyor. Bu bir alım-satım değildir, faizdir. Ayrıca bankaya para yatırdığınızda hesabın durumuna göre size faiz veriyorlar. Sistem bu şekilde kurulmuş.

Fakat finans kurumları ise kar-zarar üzerine çalıştıklarından burada faiz olmuyor. Finans kurumlarında sistem şöyledir. Siz araba veya ev almak için bu kurumlara müracaat ediyorsunuz. Evi veya arabayı kurum satın alıyor size taksitle satıyor. Bu ise caizdir. Çünki bu bir ticarettir, alım-satımdır. Ayrıca finans kurumlarına para yatırdığınızda size yaptıkları ticaretten kar payı veriyorlar. Burada kar-zarara ortak olmak vardır.

İkisi arasındaki önemli fark akittedir. Birinde başta faiz sistemi var ve ona göre sözleşme yapılıyor. Diğerinde ise kar-zarara ortaklık sistemi var ve ona göre sözleşme yapılıyor. Bu ikisi zahiren birbirine benziyor. Fakat akit farkı vardır.

Bakara Suresi 275. ayette buna şöyle işaret vardır:

“Ribâ (fâiz) yiyenler (kabirlerinden), ancak kendisini şeytan çarpmış kimsenin, cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar! Bu, şübhesiz onların: “Alış-veriş (de) ancak fâiz gibidir” demeleri yüzündendir. Hâlbuki Allah, alış-verişi helâl, fâizi ise haram kıldı!

Bir kişi zengin. Lakin malının üstünden 1 yıl geçmemiş ise yine zekat vermesi gerekir mi? Yani adamın malı var, ama o mal sürekli değişiyor yani 1 sene üzerinden geçmiyor. Bunu nasıl olacak?

Cevap;

Sorunuzu iki başlık altında ele alıp cevaplamaya çalışacağız.

Soru:

A : Birkişi zengin. Lakin malının üstünden 1 yıl geçmemiş ise yine zekat vermesi gerekir mi?

Cevap:

Zekâta tâbi mallarda aranan şartlardan biri , o malın üzerinden bir kamerî yılın geçmiş olması şartıdır ki buna fıkıh ilminde “havelânü’1-havl” tabir edilir.

Hz. Peygamber, “Üzerinden bir -kamerî- yıl geçmedikçe, o malda zekât yoktur.(1)buyurmuştur. Fakihler, Hz. Peygamber ve Hulefâ-yi Râşidîn devirlerindeki zekât uygulamalarından hareketle ;Zekâta tâbi olan malların, “havelânü’1-havl” şartına göre iki grupta top­landığı görülmektedir. Birinci grupta zekâtın farziyeti için “üzerinden bir kamerî senenin geçmesi” şartı aranan para, ticaret malları ve hayvanlar, ikinci grupta ise bu şartın aranmadığı toprak mahsulleri, maden ve defineler yer alır.

Hanefîler’e göre; bir malda zekâtın farz olabilmesi için, o malın hem sene başında ve hem de sene sonunda nisaba ulaşmış olması şarttır. Bir kimse sene başında nisab miktarına ulaşan bir mala sahip olsa, bu mal sene içinde nisabın altına düşse, hatta tamamen tüketilse, fakat sene sonunda yine nisab miktarına ulaşsa, sene sonu hesabıyla zekâta tâbi olur. Meselâ demir ticareti yapan bir tüccarın deposunda sene başında yüz ton demir varken, sene içinde bunların bir kısmını satış yoluyla tüketse ve yerine elli ton demir alsa, sene sonundaki bu demir ile kasa mevcudunun zekâtını vermekle mü­kelleftir.(2)

Soru‘nun ikinci şıkkına geçecek olursak;

B : Malı var, ama o mal sürekli değişiyor yani 1 sene üzerinden geçmiyor. Bunu nasıl olacak?

Cevap: Ticaret malları, sene içinde kendi cinsleri veya başka bir malla değiştirilirse “üzerinden bir yıllık sürenin geçmesi” şartı kesilmiş olmaz. Tüccar sene sonunda sahip olduğu mallanmn değerini hesaplar, buna mevcut parasını ve alacaklannı ilâve eder. Bulduğu toplam değerin 1/40’ını (% 2.5) zekât olarak verir. (3)

 Kaynak:

1- İbn Mâce, “Zekât”, 5.

2- Diyanet vakf.ilmihali,c,1. S.433-434

3- Diyanet vakf.ilmihali,c,1. S 443

Vade Farkı

Cevap;

VADE FARKI

Bir malı peşin ucuz, veresiye veya taksitle pahalı satmak caizdir. Vade farkı istemek ise caiz değildir. Kredi kartını taksitlere böldüğünüzde ise banka otomotik olarak  fazla bir para almaktadır. Bu aldığı para gerek dolaylı ve gerekse dolaysz olarak  faizdir. Burada dikkat edilmesi gereken hususlardan birisi de şudur ki Vadeli satışla, vade farkının ayrı şeyler olmasıdır. Mesela 10 milyon liralık malı,  5 milyon liraya satmak caiz olduğu gibi, vadeli veya vadesiz olarak 15 milyon liraya satmak da caizdir. Fakat vadesi dolduktan sonra, ödenemeyen aylar için vade farkı almak caiz olmaz. Ancak müşteri borcunu verinceye kadar, paranın değeri düşse, malın satıcı tarafından satıldığı gündeki değeri istenebilir. Diyelim ki, satılan mal karşılığı olan 40 milyon lira ile o zaman bir altın lira alınabildiği halde, şimdi paranın değeri düştüğü için aynı kıymette altın alınamıyorsa, mesela bir altın 80 milyon lira olmuşsa, müşteriden bir altın veya o değerde para istemek caiz olur. Böyle yapmakla vade farkı alınmamış, satılan malın değeri istenmiş olur. Satıcı zarara uğramadığı gibi, müşteri de fazla para ödememiş olur. Bu, imam-ı Ebu Yusuf’un kavlidir. (1)

Vadeli satışın caiz olup olmadığı konusu aşağıda ele alınacaktır.

Vadeli satışta vade karşılığı alman fazlalığın faizle ilişkisi öteden beri İslâm hukukçularını meşgul etmiş bir konudur. Ancak klasik fıkıh kültüründeki faiz anlayışına göre ifade etmek gerekirse, faiz paranın vade sebebiyle para kazanması, vadeli satış ise malın vade sebebiyle peşin değerine göre fazla paraya satılması olduğundan faizle vade farkı arasında fark bulunduğu ve vade farkının faiz olmadığı görüşü hâkim olmuştur. Diğer bir anlatımla, fakihlerin faiz tanımı esas alınıp şeklî ve objektif olarak bir değerlendirme yapıldığında, vadeli satışlarda satım sırasında belirlenen ve satım bedeline dahil olan vade farkının faiz olarak nitelendirilmemesi gerekir. Hanefiler de dahil fakihlerin çoğunluğunun görüşü bu istikamettedir. Akidlerde dış görünüş ve objektif ölçütler kullanıldığında çoğunluğun görüşü doğrudur ve kişiler kendi niyetleriyle baş başa olup bunun sorumluluğunu Allah’a karşı taşırlar.Aralannda bazı Mâlikîler’in de bulunduğu azınlığı teşkil eden fakihler ise akidlerde niyet, saik ve öze önem verip vadeli satışı, malın peşin değerinin vadeli olarak daha yüksek bir değerle satımı mahiyetinde görür, bu sebeple de vade farkını da bir tür faiz sayar. Bu son görüşte vadeli satışta aradan mal kaldırılıp para ile para mukayese edilmekte, tarafların zihninde de bu dönüşümün bulunduğu var sayılmaktadır.(2)

Kaynak: 1- Redd-ül Muhtar 2- İslam diyanet ilmihali ,c.1

Sorunuz için Halil Günenç hocanın Günümüz Meselelerine Fetvalar kitabında şöyle geçmektedir:

VADE FARKI

İslam dini ister peşin ister vadeli olsun alışverişi mubah kılmıştır. Cenab-ı Hak buyuruyor ki: “ Allah alışverişi mubah kılmış, faizi de yasaklamıştır.” (1) Alışveriş peşin olursa normal olarak kar etmek tabii olduğu gibi, vadeli olursa da insaf dairesinde karşı tarafı yıkmadan belirtilen zamanı ölçerek kar etmek de tabiidir. Her tarihte bu tür alışveriş olmuştur. Yani alışverişte vade farkı alınmıştır.

Alışverişte vade farkını eklemek Cumhur-u Ulemaya göre caizdir.(2) Bu hususta ulema arasında ihtilaf olmamıştır. Ancak idraki kıt olan bazı kimseler, Peygamber (sav) : “ Bir satış için de iki satış yapmaktan men etmiştir.”(3) mealindeki hadise dayanarak alışverişte vade farkını eklemek caiz değildir, diyorlar. Hâlbuki bu hadis, vade farkından hiç söz etmiyor. Fukahadan hiç kimse de ona haml etmemiştir. Hadis ya akd içinde bir şartı koşmanın caiz olmadığını, mesela: Zeyd’in evini bana 100 bin liraya satarsan ben şu tarlamı 150 bine sana satarım, demesi gibi. Veya semen (bedel) belli olmadığından mesela: şunu peşin olarak bine, vadeli olarak ikibine “ sana satarım” şeklinde yapılan akdin muteber olmadığını ifade ediyor. Şayet semen belli olur, kesin bir fiyat üzerinde anlaşılır, mesela: peşin olarak fiyatı 1000 lira olan bir meta’ için veresiye 2000 e sattım ve müşteride aldım denilirse vade farkı eklendiği halde, kesin olarak bu alışveriş caizdir.(4) Hatta bir kimse satılık meta’ için peşin fiyatı şu kadardır, veresiye fiyatı da bu kadar dese, yani hem peşin hem de vadeli fiyattan söz edip, bilahare bir fiyat üzerine akd yapılsa yine caizdir.(5)

Muhammed el – Hamid, alışverişte vade farkını eklemek hususunda şöyle diyor: “ Vade farkını eklemek haram değildir, faizle münasebeti yoktur.”(6).

Ancak alışveriş ister peşin ister vadeli olsun insafa göre cereyan etmezse haram ve bereketsiz olur. Bunun için satıcı, kendi durumunu nazar-ı itibare alması gerektiği gibi alıcının durumunu da nazar-ı itibare alması gerekir.

1-  Bakara 175

2-  Neylü’l – Evtar c.5, s.153

3-  Tirmizi

4-  El – ahvazi, şerh et- Tirmizi c.2,s.236 Hint bşk. El – Mühazzab c.1,s.266.Mugni’l-Muhtac,c.2s.31.İbn-ii Abidin c.4,s.171.c.5,s.482

(5)  Aynı eser aynı sayfa

(6)  Rüdudün ala Ebatil s.17

SONUÇ

Vadeli ve taksitli satışlar caizdir. Fakat vadenin vakti geçince alınması lâzım gelen miktardan fazla para talep edilmesi ve alınması faiz olduğundan caiz degildir.

Bir ticaret yaparken kar oranı %50 den fazla olduğunda islam dinince bir sakınca var mı? Ya da bunun bir sınırı var mı?

Cevap;

İslamın bildirdiği sabit bir kar payı yoktur. Peygamber efendimiz (asm) kendisine gelen fiyatları sabitleme teklifini kabul etmemiş ve “Fiyatları belirleyen, bolluk, darlık ve rızık veren Allah’tır.” buyurmuştur. (1)

Demek ki oran belirlerken piyasa fiyatlarını dikkate almak gerekir. Eğer piyasada oluşan bir fiyat yoksa iş kişinin vicdanına kalıyor. Bu noktada insan vicdanen düşünüp “Acaba bu Allah katında müşteriyi aldatmak sayılır mı?” diye değerlendirmelidir. Çünkü başka bir hadiste, “Bizi aldatan bizden değildir.” buyurulmuştur.(2)

Sonra kendini hayalen müşterinin yerine koymak ve “Aynısı bana yapılsa idi ne düşünürdüm?” diye sormak gerekir. Çünkü yine hadiste bildirilmiştir ki; “Bir kimse kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe gerçek manada iman etmiş sayılmaz.” (3)

1- Tirmizi, K. Büyu, 23

2- Müslim, İman, 43

3- Buhârî, İman, 7

Teşvikler ve Desteklerle İlgili Videolar

Uzmanlarımız

Hacı ÖZDEMİR

Başkan

Hacı ÖZDEMİR

Başkan

Hacı ÖZDEMİR

Başkan

Hacı ÖZDEMİR

Başkan

Bilgi Destek Formu

İslam ticaret hukuku ile ilgili merak ettiğiniz konu ve sorularınız için formu doldurup bize ulaşabilirsiniz.